Otizm spektrum bozukluğu (OSB), günümüzde birçok aileyi etkileyen karmaşık bir nöro-gelişimsel rahatsızlıktır. Yapılan son araştırmalar, otizm vakalarının erkek çocuklarında kadınlardan daha yaygın olduğunu göstermektedir. Peki, bu durumun altında yatan sebepler nelerdir? Erkeklerin otizm gelişme riskini artıran biyolojik, genetik ve çevresel faktörler üzerinde durmak, hem bireylerin hem de toplumun bu konudaki anlayışını derinleştirmek adına oldukça önemlidir.
Otizmle ilgili istatistikler, bu bozukluğun erkek çocuklarında üç ila dört kat daha fazla görüldüğünü ortaya koymaktadır. Amerika Birleşik Devletleri' nde yapılan çalışmalara göre, 1000 erkek çocuktan yaklaşık 5’inin otizm spektrum bozukluğu teşhisi alırken, bu oran kız çocuklarında yalnızca 1,5’tir. Bu farklılığın nedenlerine dair pek çok teori bulunmaktadır ancak bunların en dikkat çekicileri biyolojik ve genetik faktörleri işaret etmektedir.
Otizmin erkek çocuklarında daha yaygın olmasının başlıca sebebi, genetik yapı ve hormonel etkilerle ilişkilendirilmiştir. Örneğin, erkeklerin X kromozomu yapısı, otizmle ilişkili olan bazı genetik mutasyonların etkilerini taşıyabilir. Kadınlar, iki X kromozomuna sahip oldukları için, bu mutasyonların etkilerini dengeleyici bir yapı oluştururlar. Özellikle, kadınlardaki bu genetik koruma mekanizması, otizm riski taşıyan birey sayısını etkileyen önemli bir faktördür. Bunun yanı sıra, bazı araştırmalar testosteron hormonunun da otizm gelişiminde etkili olabileceğini öne sürmektedir. Yüksek seviyelerde testosteronun, beynin sosyal davranış ve iletişimle ilgili bölgelerini etkileyebileceği düşünülmektedir. Ancak bu hormonun etkileri hakkında hâlâ pek çok soru işareti bulunmaktadır ve konuyla ilgili detaylı çalışmalar gerekmektedir.
İlk doğumda erkek bebeklerin daha fazla otizm riski taşıdığı gözlemlenmiştir. Bu da, doğum sırasının otizm riskini etkileyebileceğini gösteriyor. Uzmanlar, bu durumun doğuma bağlı durumlar, gebelik süresince maruz kalınan çevresel faktörler ve ebeveynlerin yaşı gibi değişkenlerle etkileşime girdiğini düşünüyor. Özellikle, hem anne hem de baba yaşı ilerledikçe, otizm riskinin arttığı bulgusuna ulaşılmıştır.
Çevresel faktörlerin otizm üzerindeki etkisi de göz ardı edilmemelidir. Özellikle, gebelik sırasında maruz kalınan bazı maddeler, erkek çocuklarda otizm riskini artırabilir. Örneğin, gebelikte yüksek ateş, hava kirliliği, bazı enfeksiyonlar ve belirli kimyasallara maruz kalma gibi durumlar, otizm gelişimiyle ilişkilendirilmiştir. Bu gibi etmenler, beyin gelişimini etkileyen veya genetik yapıyı değiştiren durumlar olarak kabul edilmektedir. Sonuç olarak, otizm erkek çocuklarında neden daha yaygın? Sorusunun yanıtı tek bir faktöre indirgenemez. Biyolojik, genetik ve çevresel etmenlerin karmaşık bir etkileşimi, bu konudaki mevcut durumu şekillendirmektedir. Ailelerin, uzmanların ve toplumsal boyutun, otizm spektrum bozukluğuna dair farkındalığı artırmak için birlikte çalışmaları elzemdir.
Gelecekte, bu konu hakkında daha fazla araştırma yapılması ve yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi, otizm spektrum bozukluğu ile yaşayan bireylerin yaşam kalitesini artırma potansiyeline sahiptir. Otizm konusundaki farkındalığın artırılması, toplumda daha fazla anlayış ve destek mekanizmalarının kurulmasına katkı sağlayacaktır. Böylece çocuklar, daha iyi bir geleceğe adım atarak kendilerini ifade etme şansı bulacaklardır.