İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun Gazze'deki insani duruma ilişkin yaptığı son açıklama, dünya genelinde büyük bir tepkiyle karşılandı. Netanyahu, "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" diyerek, bölgedeki insani krizle ilgili tahminlerin gerçeği yansıtmadığını iddia etti. Ancak gerçekten de Gazze'deki durum bu kadar iç açıcı mı? Bu yazıda, Netanyahu’nun açıklamasının arka planını inceleyecek, rakamların ne anlama geldiğini ve yerinde yaşananları dinleyeceğiz.
Gazze Şeridi, uzun yıllardır devam eden çatışmalar, abluka ve insani krizle mücadele eden bir bölge. Son yıllarda Birleşmiş Milletler'in (BM) raporları, Gazze'deki nüfusun büyük çoğunluğunun gıda güvencesinden mahrum olduğunu ortaya koyuyor. 2023 yılı itibariyle, BM'ye göre, Gazze'deki 2,1 milyon insanın yaklaşık %70'i yardıma muhtaç. Gıda yetersizliği ve yetersiz beslenme oranları dikkat çekici bir şekilde artış gösteriyor.
Netanyahu’nun açıklamalarını eleştiren yardım kuruluşları, Gazze’ye yönelik kısıtlamaların, oradaki insanları derin bir açlık ve yetersizlik durumuna sürüklediğini savunuyor. Atılan adımlar sonucunda, yerel gıda fiyatları hızla yükselmişken, birçok aile günlük temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor. Örneğin, yerel pazar da, bir kilogram unun fiyatı son üç ayda %30 artış gösterdi. Bu tür ekonomik durumlar, gıda güvenliğini tehdit ediyor ve yerel halk için geçim kaynağı olmaktan çıkıyor.
Netanyahu’nun iddialarını çürütmek için, Gazze'deki insanların deneyimlerine kulak vermek önemli. Tanıklar, günlük hayatlarında karşılaştıkları zorlukları ve yaşadıkları acıları dile getiriyor. 35 yaşındaki Leyla, üç çocuğuyla birlikte yaşadığı Gazze’nin Şati Mülteci Kampı'nda gıda bulmanın her geçen gün daha da zorlaştığını belirtiyor. "Çocuklarım için yeterli yiyecek bulamıyorum. Bir gün ekmek alabiliyorum, diğer gün ise aç kaldığımız oluyor,” diyen Leyla, durumun ne kadar çaresiz olduğunu gözler önüne seriyor.
Bir başka tanık, 54 yaşındaki Ahmed ise, "Geçmişte insanlar günde 3 öğün doyardı ama şimdi çoğu zaman aç kalıyoruz. Bir kepçe mercimek alabilmek için günlerce para biriktirmek zorundayız,” diyerek, gazete manşetlerindeki “açlık yok” söylemlerinin gerçeği yansıtmadığını vurguluyor. Tanıkların hikayeleri, Netanyahu'nun ifadelerinin gerisinde, çok daha acı bir gerçeği ortaya koyuyor. Bu hikayeler, yalnızca bireysel yaşamları değil, aynı zamanda toplumsal bir gerilim ve insani kriz tablosunu da yansıtıyor.
Elbette, Netanyahu'nun açıklaması ve rakamları ciddiye almanın önemi var. Ancak gerçeğin önüne geçmek de mümkün değil. Gazze’deki insani durum, yalnızca istatistiklerle değil, bireylerin yaşadığı acılarla anlam kazanıyor. Bu nedenle, dünya genelinde dikkatler Gazze’ye çevrilmişken, insani yardımlara daha fazla destek verilmesi gerektiği bir kez daha ortaya çıkıyor. Unutulmamalıdır ki, soğuk rakamların ardında, her biri birer yaşam hikayesi olan insanlar var.
Sonuç olarak, Netanyahu’nun "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" şeklindeki açıklaması, özellikle bölgedeki gerçeklerin ve tanıkların anlatımıyla sorgulanmaya devam edecek gibi görünüyor. Gerçekler, sayılardan daha önemli ve derin. Gazze’de yaşanan insani krizin üstesinden gelmek için uluslararası toplumun harekete geçmesi elzem. Bu yalnızca Gazze için değil, tüm insanlık için büyük bir sorumluluk.