Ülkemizde yaşanan bir başka acı olay, gözleri kadına şiddet ve aile içi şiddet sorunlarına tekrar çevirdi. Geçtiğimiz günlerde meydana gelen korkunç cinayette, bir kadın ve 8 yaşındaki kızı, eşi tarafından vahşice katledildi. Bu trajik olay, kadının daha önce çevresine yaptığı bazı uyarılarla birlikte, aile içi şiddetin boyutlarını gözler önüne serdi. Olayın detayları ise herkesin yüreğini burkacak cinsten.
Olay, İstanbul'un işlek bir semtinde yaşandı. Genç kadın, Gülseren A. (30) ve kızı Elif (8), sabah saatlerinde evlerinde eşlerinin saldırısına uğradı. Gülseren, son dönemlerde eşi tarafından tehdit edilmekteydi. Evde yapılan araştırmalar sonrasında, Gülseren'in yakın çevresine "Sonum iyi olmayacak" gibi cümleler kurduğu ortaya çıktı. Arkadaşları, genç kadının eşinden korktuğunu ve durumu polise bildirmek için gerekli adımları attığını ifade etti. Ancak bu adımlar, maalesef ki Gülseren ve Elif için tükenmez bir acı ile sonuçlandı.
Olayın hemen ardından komşular, Gülseren ve kızı Elif'in eve kapandığını ve sürekli kaygılı bir durumda olduklarını belirtti. "Bazen sokaktan geçerken gözleri dolu dolu olurdu." diyen bir komşusunun sözleri, Gülseren'in yaşadığı duygusal yükü dile getiriyor. Gülseren’in ailesi, kızıyla birlikte yaşadığı tüm bu eziyeti fark etmiş olmalılar ki, yakın tarihlerde aile içi sorunlarını çözmek amacıyla bir danışmandan yardım almayı düşünmüşlerdi. Ancak kötü haberi almak için geç olundu.
Bu trajik olay, sadece Gülseren ve kızı için değil, toplumda kadına yönelik şiddetin hâlâ büyük bir sorun olduğunu gözler önüne seriyor. Uzmanlar, Türkiye'deki kadın cinayetlerinin önlenmesi adına daha etkin yasaların bir an önce çıkarılması gerektiğini vurguluyor. "Kadına yönelik şiddet bir aile sorunu değil, toplumsal bir sorundur." diyen sosyal uzmanlar, devlete düşen görevin yalnızca yasalar değil, eğitim ve farkındalık yaratmak olduğunu belirtiyorlar.
Çeşitli dernek ve kuruluşlar, her yıl kadına şiddetle ilgili farkındalık programları düzenleyerek bu konuda toplumu bilgilendirmeye çalışıyor. Bunun yanı sıra, “Kırmızı Işık” adlı bir kampanyayla kadınların yardım alabilecekleri telefon hatları ve acil destek hatları duyurulmakta. Ancak, bu tür yardımların etkin bir şekilde çalışabilmesi için toplumun bilinçlendirilmesi ve bireylerin kendilerini güvende hissetmeleri gerekiyor.
Gülseren’in cinayetinin ardından birçok sosyal medya kullanıcıları, #KadınaŞiddeteHayır ve #GülserenİçinAdalet hashtag’leri ile bu konuya dikkat çekmeye çalıştı. Kadın cinayetlerinin önlenmesi adına acil çağrılar yapıldı. Yapılan protestolar ile kamuoyunda daha fazla ses çıkması hedeflenirken, tüm gözler bu olayın hukukî sürecine çevrildi.
Olayın zanlısı, ifadesinde, karısının kendisine karşı çıkmasının neden bir katliamı gerçekleştirdiğini savunurken, toplumda büyük bir infial yarattı. Gülseren’in ailesi, adaletin bir an önce yerini bulmasını ve benzer durumlarla karşılaşan kadınların sesinin duyulması için mücadele edeceklerini belirtti.
Sosyal medya platformlarında başlatılan kampanyalara katılmak ve desteğinizi göstermek önemlidir. Kadınların ve çocukların korunması için farkındalığın artması gerekir. Gülseren ve Elif için adalet arayışı, Gülseren’in hayatının sona ermesinin ardından bile sürüyor. Biz de bu olayın bir an önce çözülmesi ve benzer trajedilerin yaşanmaması adına herkesin daha duyarlı olması gerektiğini hatırlatıyor ve tüm kadınlara karşı duyulan şiddetin durması gerektiğini vurguluyoruz.
Sonuç olarak, Gülseren A. ve kızı Elif’in hayatını kaybetmesi ile birlikte, kadına yönelik şiddet ve aile içi ihtilafların bir kez daha gündeme gelmesi kaçınılmaz oldu. Bu trajik durum, toplum olarak birlikte hareket etmemiz gereken bir meseledir. Her bireyin bir diğerini koruyup kollaması ve adaletin yerini bulması için el birliğiyle çalışması gerekmektedir.