Başakşehir, İstanbul'un sakin ve huzurlu mahallelerinden biri olarak bilinirken, geçtiğimiz günlerde meydana gelen bir kadın cinayeti, şehrin bu durumu üzerinde karamsar bir gölge bıraktı. Olay, 28 yaşındaki genç bir kadının, ailesi ve arkadaşları tarafından sevgiyle hatırlanan bir birey olmasının yanı sıra, sosyal medyada ve yerel topluluklarda geniş yankı uyandırdı. Kadın cinayetleri ve aile içi şiddet, Türkiye'de yıllardır devam eden bir problem olarak toplumun çeşitli kesimleri tarafından farklı şekillerde tartışılmakta, ancak bu tür olaylar halkı tedirgin eden, aynı zamanda öfke uyandıran trajik örnekler olarak kaydediliyor.
Başakşehir'deki bu trajik olay, geçtiğimiz hafta sonu bir apartman dairesinde gerçekleşti. Komşularının ifadesine göre, genç kadın ve partneri sıklıkla tartışıyorlardı. Ancak, o gün meydana gelen olayın korkunç boyutları, kimseyi hazırlıklı yakalamadı. Akşam saatlerinde eve dönen ve tartışmaların ayyuka çıktığı esnada, kadının partneri tarafından boğularak cinayete kurban gittiği öğrenildi. Olayın ardından, güvenlik güçleri hızla harekete geçerek, cinayeti işleyen şüpheliyi gözaltına aldı. Şüphelinin ifadesine göre, tartışma sırasında kendisini savunmak için kadının üzerine gitmiş olduğunu öne sürdüğü bildirildi. Ancak, bu savunma toplumda büyük bir infiale yol açtı ve pek çok kişi, erkek şiddetinin bir mazereti olamayacağını vurguladı.
Basında yer alan haberler, olayın ardından sosyal medya platformlarında büyük yankı buldu. Birçok kullanıcı, kadının hayatını kaybetmesini kınayan açıklamalarda bulundu. Özellikle kadın hakları savunucuları, yine bir erkeğin kadın yaşamını sonlandırmasının ve devam eden kadın cinayeti probleminin altını çizen kampanyalara başladı. "Artık yeter!" başlığı altında düzenlenen sosyal medya paylaşımları, neredeyse tüm sosyal medya platformlarında viral haline geldi. Kadın cinayetleri konusunda yasa ve düzenlemelerin yetersiz kaldığı, toplumda cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının zaruriyeti sıkça dile getirilen konular arasında yer aldı. Başakşehir'deki cinayet, aslında birçok kadının yaşadığı huzursuz ve tehlikeli hayatların bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
Olayın ardından, çeşitli dernekler ve sivil toplum kuruluşları tarafından düzenlenen protestolar ve yürüyüşler, başta İstanbul olmak üzere Türkiye genelinde gerçekleştirildi. Kadın cinayetlerine karşı yürütülen mücadelenin yeniden canlanması, birçok kadın ve erkek tarafından destek bulduğu gibi, medyanın konuya daha fazla ilgi göstermesinde de önemli bir rol oynadı. Bu tür olaylara karşı toplumda farkındalık yaratılması amacıyla çeşitli eğitim programları ve seminerler düzenlenmesi gerektiği düşünülüyor.
Başakşehir'deki kadın cinayeti, sadece bir kadın yaşamının sona ermesi değil, aynı zamanda toplumda var olan sistemik sorunların da bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Şiddet ve cinsiyet eşitsizliği konularında daha fazla konuşulması gereken bir dönemden geçtiğimiz aşikar. Herkesin sesini duyurabileceği, kadın haklarının korunması ve şiddetin sona erdirilmesi için atılması gereken adımların tartışılmasının gerekliliği, bu tür olaylardan çıkarılması gereken en önemli derslerden birisi. Başakşehir'deki bu üzücü olay, umarız ki toplumu bu konuda harekete geçirecek ve benzer trajedilerin bir daha yaşanmaması için gereken önlemlerin alınmasına vesile olacaktır.